“Tevhidi Sosyal Düşünce”

Özgürlük Kavramının Ontolojisi

Özgürlük kavramı yeni anayasa çalışmaları içinde önemli bir yer tutmaktadır. Türk-İslam medeniyeti ile liberal-kapitalist dünyanın özgürlük kavramlarının temelleri oldukça farklılık taşımakatdır. Bu farklılığı bilerek özgün sosyal bilim inşasına girişmek oldukça önemlidir. Çünkü bütün sosyal sistemlerin temeli “insan”ı konu edindiğinde bu “insan”ın nasıl inşa edilebileceği meselesi temel sorun alanını oluşturmaktadır. Türkiye’de bu konuda oldukça zorluk içinde bulunmaktadır. Bir yandan insanı ve kainatı bir “birlik” şuuru ile içine alabilecek özgünlüğe sahip sosyal düşünce anlayışına sahip iken öte yandan da, ikiyüz yıldır Batı’lılaşma sendromu içine sokularak sadece dünya merkezli bir “insan” ile eşya ilişkisine hapsedilen bir insanın nasıl bir özgürlük anlayışına sahip olunduğunun ortaya konulması gerekmektedir. Çünkü yeni anayasanın en kritik kavramı olan “özgürlük” liberal-kapitalist yapıda “kimin özgürlüğü”, “nasıl bir özgürlük ” gibi sorulara Türk-İslam medeniyeti nasıl cevaplar verebilmektedir. Bunların ortaya konulmasının gereği bulunmaktadır.

Özgürlük, liberal–kapitalist dünyada sistemin zihniyet temelinde kapitalist “birey”in hür teşebbüsü, girişiminin önündeki devletçe/kamuca konulan tüm engellerin kaldırılması için geliştirilmiş bir kavramdır. Bu konuda meşhur bir Batı deyişi bulunmaktadır: ” Cehenneme kadar ticaret” sözü, ticaret yapmanın önündeki bütün engellerin kaldırılması, burjuvanın önünün açılması, yasakların kaldırlmasını, onun özgürçe faaliyet göstermesini içerir. Yani liberal-kapitalizmin gelişmesine ve sistemleşmesine yol açan anahtar bir kavramdır. Konusu maddedir.  Burjuvanın maddesinin artışını hedefler.

Türk-İslam medeniyetinde özgürlük,  Batı medeniyetinde olduğu gibi ekonomik temelli bir noktadayı içermemektedir.

Bu konuda İslam düşünürlerinden Fahrettin Razi özgürlüğü, “nefsin isteklerine arzu duyma duygusunu kontrol etme” den hareket ederek, insanın nefsinin istek ve arzularını kontrol edebildiği için özgür olabilmektedir. Demek ki özgürlük, İslam sosyal düşünce sisyematiğinde ontolojik bir boyut ile ele alınmaktadır. Arzu ve isteklere tabi olmak, insanı kölleştirdiğinden kapitalizmde özgürlük adına insanın arzu ve isteğini tatmin etmeyi rasyonellik olarak gördüğünden, esasta maddeye, eşyaya bağlılığa köleleştirmeyi, özgürleşme olarak sunmaktadır. Homo economicius zihniyet, tüketim kültürü, popüler kültür, “sen önemlisin” “düşünme yap” ,”hayatını yaşa”, gibi tüketime yönelik olarak geliştirilen özgürlüğün, Fahrettin Raziye göre insanın istek ve arzularına köle olması olarak değerlendirmektedir.

İbn-i Suvar ise özgürlük; iffetli olmak, mala karşı zaaf taşımamak buna karşın cömert olmayı ifade etmektir demektedir. 

Mevlana ise özgürlüğünü insanın içindeki olumsuz huyların temizlenmesine bağlı olarak oluştuğunu söyler.  Mevlana insanın içinin bir ormana benzediğini söylerek bu ormanda türlü hayvanlar(huylar) bulunmaktadır. En özgür insan, kendi ormanını temizlemiş insandır. Çünkü Mevlana’ya göre insanın içinde aslanın kibiri, kaplanın kini, sırtlanın parçalayıcılığı, maymunun laubaliliği, karıncanın muhterisliği… bulunduğundan bu olumsuz huylardan temizlenen insanın arzu ve isteklerini kontrol edebileceğinden en özgür hale gelmiş olacaktır. Böylece İslam Medeniyeti insanını ferdi alanda özgürleşmesi için iç temizliğinin, toplumsal alanda da özgürleşebilmesi için fert-toplum dengesine bağlamıştır. Böylece özgürlük anlayışı, Türk-İslam medeniyetinde ferdin(bu “birey”denen batılı insan değildir) metafiziki boyutuna dikkat çekerken, Batı’da bireyin maddi teşebbüs gücünün kamu otoritesi tarafından sınırlandırlmasının önüne geçilmesi anlamını taşımaktadır. Toplumsal alan da ise özgürlük, Türk-İslam Medeniyetinde denge şartları içinde ferdin başkasının haklarını sömürmemek kaydıyla toplumsal ilişkilere girmeyi ifade ederken, Batı medeniyetinde toplumsal özgürlüğün liberal demokrasi şartlarındaki bireyin eylemlerinin serbestliği içermektedir. Bundan dolayı özgürlüğün her iki sistemde farklı anlamlardan oluştuğundan metafizik merkezli özgün değerlerden hareket edebilen Türkiye’nin, liberal-kapitalizmin geliştirdiği materyalist merkezli bir özgürlük anlayışı başta olmak üzere hukuk, sosyoloji, psikoloji gibi çeşitli sosyal bilim parametrelerinde bambaşka çözümler üretebilir.

Sonuç olarak burada özgürlük, insan farklılaşmasına dayalı değerlendirmeden harekete ederek Türkiye; yeni anayasa çalışmaları, insan eğitim programı, toplum kuramı, ekonomik bakış gibi çok çeşitli alanlarda başarılı olabilmesi için bu farklılıkları dikkate alan yeni bir sosyal düşünce anlayışını üretmesinin gereğinin bulunduğu söylenebilir.

Yrd.Doç.Dr.Osman Şimşek

Yazarın Son Makaleleri

Sosyal Ağlarda Paylaş

Twitter Facebook Google+ E-mail

Kategoriler

Son Yazılar