“Tevhidi Sosyal Düşünce”

Tevhidi Sosyal Düşünce ve Türkiye’nin Özgün Gençliğinin İnşası

Türkiye modernleşme süreci çerçevesinde Batı pozitivist eğitim anlayışına göre Milli Eğitimini  yapılandırmış olduğundan bu eğitim anlayışının çıktıları olarak gençlik , İslam ile  sorunlu bir zihni alt yapıya sahip olarak yetiştirilmiştir. Bu pozitivist eğitim anlayışının Türkiye’de gençlik zihniyet yapısında çeşitli sorun alanları oluşturturmuştur. Bunların başlıcaları:

  • Türk toplumun gençliği İslam dini ile sorunlu  zihinsel bakış açısıyla yetişmesi ortaya çıkmıştır,
  • Türk toplumunun gençliği  kendi medeniyet değerlerine güven duymayan ona şüphe ile bakan bir zihinsel alt yapı ile hayata hazırlandırılmaktadır,
  • Türk toplumunun gençliği,  “obskurantizme-karanlıkta bırakmaya düşürülerek, asla dünya çapında kendi özgün sosyal bilim anlayışı -yani  Tevhidi sosyal düşünceye dayalı- dünyevi ve uhrevi bilgi bütünlüğü ekseninde yeni bilgi üretme şansı verilmemektedir,
  • Türk toplumunun gençliğine, modernleşme sürecinde, pozitivist zihniyet temelli eğitim verilerek dünyevileşmesi, maddeci, markacı yetiştirilerek, adeta protestan ahlakı ilkesine göre  sadece  dünya hayatında  başarılı olmaya endekslenmiş bir bakış açısı içinde yetiştirilmiştir, öte dünya, ilahi sorumluluklar, her  insanın hem kendisine hem de toplumunun milli ve manevi değerlerini koruması gerektiği sosyal şuurundan yoksun bırakılmıştır. Buna göre;

Gençlik bir toplumun en dinamik gelişmeci kesimdir. Gençlik, yine bir toplumun kültür naklini sağlayan aktif taşıyıcı öznedir. Bundan dolayı tüm toplumlar kendi kültürel, manevi, sosyal kimliklerinin taşınmasında kendi gençliklerin önemli rolü bulunduğunu bildiklerinden bu kesime özel önem verirler. Zihniyet ise bir toplumun kültürünün örtük referans sistemi, “kendine göre bakış açısı”nı taşıma, bir bakış açısına göre tutum, tavır, davranış ortaya koymayı ifade etmektedir. Bundan dolayı zihniyetin bir toplumda; o toplumun dini inanışından, ahlaki tutumundan, tarihi arka planından, çağın görüşüne göre değerlendirme anlayışından etkilenerek ortak bir kendine göre bakış geliştirmesi durumu,  en çok yeni nesili yani gençlik üzerinde tesir bırakır. Bu zihniyet etkisi, gencin; kendine, kültürüne, tarihine,  değerlerine,  dünyaya,  geleceğe, geleceğine ve kurumlarına  “nereden”,“nasıl” bakması gerektiğinin, ayrıca da “niçin” bunları koruması gerektiğinin bilincini kazandırmaktadır. Bu toplam etki sonucu genç insan ait olduğu kültüre, medeniyete ve değerlere karşı bir sorumluluk şuurunu geliştirici bakış açısının kazandırıldığı görülür.

Oysa Türkiye’de cumhuriyet dönemi sürecinde modernleşme  /batılılaşma/batılılaştırma politik tercihleri sonucu gençliğe pozitivist materyalist bir eğitim verilmiştir. Bunun sonucunda genç diri bir sade dünyacılık, arzu ve isteğin tavizsiz takipçisi, hedonizmin ısrarlı takipçi, obskurantizme düşürülmüş en fazla her alanda en fazli ikinci sınıf adam olabilme vizyonu çizilmiş, tarihi ile tarihteki  ideal büyük insanları”ile sorunlu hale getirilmiş, aşağılık duygusuyla ve pozitivizmin tesiriyle kendi medeniyetinin “tevhidi sosyal düşüncenin inşa boyutuna ve her çağda dünyaya yön verebilme” güvenine karşı  “güvensizlik” duyan bir noktaya taşınmıştır. Yani genç,  “özgürlük”, “aklını kullanma” yaftasıyla tarihine, dinine, değerlerine karşı sorumsuzluk içinde bir bakış ve tavır sergilemesine göre programlandığı anlaşılabilinir.

Buna karşın “tevhidin sosyal düşünce anlayışına göre gençlik –zihniyet etkileşimi bağlamında özellikte Türkiye’de 15-25 yaş aralığında bulunan yaklaşık 12,3 milyon genç insan öncelikle medeniyetinin, kültürünün ve değerlerinin korunmasında aktif dinamik özne olarak beş tür sorumluluğu bulunmakta olduğu bilinci yerleştirilmelidir. Yani Türkiye İslam inancına bağlı genç, İslam dinin emrince ve toplumunun zihniyet dünyası gereğince korumak zorunda olduğu ilk kurum dindir. Genç, toplumun üzerinde yaşanan dinini koruyacaktır. İkinci koruması gereken kurum akıldır. Bu akıl hem zararlı madde bağımlılık tehlikesinden korunacak hem de sadece seküler dünya akılına sahip olmadan uzak tutularak bütüncül akıl anlayışı ile hem dünya da başarılı olan dünya aklını hem de ahretteki ilahi sorumluluktan yüz akı ile çıkan dünya da taşıması gereken ahiret aklının korunmasındır. Üçüncü olarak Neslin korunması gerekmektedir. Nesil, milli ve manevi kültürünü tanıyıp, buna göre bilinçlendirici bir milli eğitim vasıtasıyla, bu korumayı sağlayacak bir şuura sahip olması gerekmektedir. Türkiye’de yaklaşık 12,3 milyon gencin bir araştırmaya göre% 98’i her gün veya haftada bir kaç kez Internet’e girme eylemi ortaya koymaktadırlar. Yine bu gençlerin %69’u evden, %6’sı Internet kafelerden, % 5’i ise okuldan internete bağlanarak yaygın ve yoğun bir internet kullanıcı gençliği ortaya çıkarak, bu gençler ağırlıklı olarak milli ve manevi kültür şuurlaşması yerine hazcı/hedonistçi duyguların üzerinden sosyale bakan bir bozulma sürecine girmiş genç nesil yapısı ortaya çıkmaktadır. Bu genç neslin korunması esas olarak görülmelidir. Mal /ekonomik de korunacaklar arasındadır. Günümüzde gençlik, hazcılığın tesirinde bırakılarak “kolay kazanan, köşe dönücü, hızlı zengin olmayı hedefleyen”  bir gençlik, üretemeyip tüketmeyi esas alan bunu da kolayca bulamadığında yanlış yollara rahatça sapabilecek, ilahi korkudan uzak helal-haram ayırımına dikkat etmeyen bir bakış açısıyla malın/ ekonominin kapkaç, hırsızlık, organize soygun, nitelikli dolandırıcılığın yaygın hale geldiği bir zaman dilimi ve sosyal yapı gerçeğinde malın/ekonominin korunması en temel insan hakkı olarak belirmektedir. Son olarak da can korunacak. İnsanın can güvenliği sağlanacaktır. Mafyalaşma, illegal infazlar, kendini adalet sağlayıcı yerine koyma gibi sapma davranışların tehlikesinden korunmak, sosyal hayatın içinde oldukça gereklidir. Gençliğin tüm bu sapma davranış etkilerinden kendince korunması gerektiği şuuruna sahip bir zihniyet ile yetiştirilmesi, ülke gençliği için önem taşıdığı gibi milli ve bağımsız devlet yapısının varlığını sürdürmesi açısından da bu özellikler önem taşımaktadır.

Bir medeniyetin/kültürün/toplumun, gelişerek ayağa kalkmasında en önemli gençliktir. Gençliğin gelişmeyi istemesindeki ideal düşüncesi ve ideal tavır alışı ve tutumudur. Bu noktada Türk toplumun İslam inanç merkezli ideal gençliğinin yapması gereken en önemli tavırlardan birisi batı medeniyet değerlerine karşı kendi medeniyet değerlerinin ayağa kalmasını isteyici bir arzu ve isteği taşıyor olmasıdır. Bu değişim arzu ve isteği;  kendine dönüşü, şahsiyetli duruşu ifade ettiğinden oldukça önemli bir sosyal tavır geliştirici niteliktir. Bu istek ve arzu ideal manada kendi özgün bilgi üretmeyi yani YENİ İLİM geliştirmeyi ortaya çıkarır. Çağın değerlerine yön verecek öncü yeni bilgi bu noktada hayati geliştirici bir fonksiyon taşımaktadır. YENİ BİLGİ den sonra ikincisi KENDİ KÜLTÜREL DEĞERLERİNE GÜVEN DUYMAKTIR. Kendi kültürünüze güven duymayan aşağılık duygusuna yönelik zihniyet bağımlı aydın ve bilgiyi üreteceğinden sömürge toplum yapısını ve kendine medeniyet değerlerine güven duymayan ondan hep kaçan,  onu küçümseyen sömürge aydını ile sömürge gençliğini ortaya çıkarır. Üçüncüsü FARKLILIĞIN FARKINA VARMAdır. Bir toplumun gençliği kendi milli ve manevi kültürünün başka kültürlerden zihniyet, şahsiyet, bilgi üretme, dünyaya anlam yükleme itibariyle başka toplum/medeniyet/kültürlerden farklı olduğunun şuurunda  olması önem taşımaktadır. Benzer yanlar bulunabilir ama farklılığı veren şey o topluma has kimliğin oluşmasına yol açar ki milli toplumun oluşmasın da en önemli unsurların başında bu faktör gelmektedir. Dördüncüsü MODEL İNSANIN REHBERLİĞİNDE İLERLEMEdir. İnsan önündeki örnekle öğrenir. Bir kültür/medeniyette o toplumdaki model insanların ortaya koyduğu ahlaki görünüm ve bilgi ile eğitilerek yeni idealist gençlik ve onun dinamizmine yön verilir. Beşinci özellik GAYRET olup iki günü bir birine eşit olan aldanmıştır anlayışı içinde yeni bilgi üretme,  yeni buluş gerçekleştirme daha iyiye daha verimli ve kaliteliye toplumun değerlerin, medeniyetin, kültürün menfaatlerini nasıl azamileştirmeye ulaşırım düşüncesi bir hayat tarzı haline gelen dinamik bir  tavır, faaliyet gelişme açsından son derece önemlidir. Gayret konusu sosyal ilişkilerin gelişmesi, dinamik bir sosyalleşme ve sosyale yön vermeye dayalı anlayışları içerdiğinden bütün bunları tevhidi ahlak anlayışına göre yeniden ele almayı içermektedir. Tevhidi ahlaka göre göre sosyal davranış ve samimi faaliyetler geliştirebilmek içinde öncelikle “düşüncesinin merkezinde İslam noktasından bakan insanın  “ inşası ile mümkünlük taşıdığı da bilinmelidir. Buda düşünceni pozitivizm ve oryantalizm noktasından sadece modern eğitim almakla oluşması mümkün olmayan bir konudur. Bundan sonra ise bütün bu özellikleri hayata geçirebilecek daima hareketli milli ve manevi değerleri için heyecan duyan bu değerlerin yeryüzünde etkin olması duygusunu hayatının odağına geçiren “idealist gençliğin” bulunması gerekmektedir. Bunların harekete geçirilmesi içinde tevhit noktayı nazarından bakan(liberal-pozitivizmin içinden İslam düşüncesi ve milli bakış üretmeyen) milli bir strateji ve bunu taşıyacak bürokrat-teknokrat kesimin varlığı son derece gereklilik taşımaktadır.  Son olarak ise SABIR en önemli tamamlayıcı unsur olarak karşımıza çıkar. Çünkü bizler ne kadar çalışırsak çalışalım, insan olarak bizlerin üzerine düşen sorumluluklar yerine getirilmiş olsa da bütün bunların olgunlaşıp sistem haline gelmesi bir zaman alacağı gibi öte yandan ilahi takdirinde nihai olarak mutlak belirleyici vasfına razı olan bir zihniyet ile gençliğin şuurlandırılması önemlidir. Buna göre  gençliğin başarı zihniyetini bir formülle belirtmek gerekirse;

BAŞARI= GELİŞMEYE YÖNELİK HEDEF + YENİ BİLGİ+  GAYRET +SABIR

Gelişmeye yönelik hedefi belirleyen unsurlar ise  kendi medeniyet değerlerine güven duyma ve farklı bir milli ve manevi zihniyete sahip olma şuuru olarak belirtilebilinir.

Sonuç olarak tevhidi sosyal düşünce anlayışına göre “ilim-ahlak-iman” üçlüsü üzerinden yenilikçi dünya, ölçeğinde düşüne bilen, kendi medeniyet değerlerine güven duyan ideal bir gençlik oluşturulması, Türkiye’nin bu yeni dönemi için elzemdir. Bu noktada pozitivizmin Türk eğitim sistemine ve gençliğine, onun düşünce yapısını geliştirmeye ve hayat tarzını oluşturmada yeni bir katkı yapması mümkün gözükmediği gibi ancak materyalistleştirici, dünyevici, kendi tarihini küçük görücü ahlakı yaygınlaştırmadan başka sağlayacağı bir katkısı bulunmayacağı düşünülmektedir.

Yazarın Son Makaleleri

Sosyal Ağlarda Paylaş

Twitter Facebook Google+ E-mail

Kategoriler

Son Yazılar